ATAWATAN ESERLERİ

Kitaplar olmasaydı ne olurdu?

Aslında her şey bir kitapla başlamıştır. Bildiğiniz gibi tarihimizi kitaplardan öğreniyoruz. İnsanlık ilk varoluşundan beri olan bilgiler hep çizilmiş, yazılmıştır. Zamanla yazılar toplanmış kitap haline getirilmiştir. Birileri bir şeyleri not almasaydı bilgiler yok olurdu. Evet, tarih deyince aklımıza kim olduğumuz, kimlerden olduğumuz, medeniyetimiz ve tabii ki de kültürümüz aklımıza geliyor. Biz bunları kitaplar sayesinde biliyoruz, tanıyoruz, öğreniyoruz. Bilgi aktarımı yazıların toplanmış halı olan kitaplar sayesinde oluyordu. Kitaplar bilgileri nesillerden nesillere aktarmayı sağlayan araçlardır. Günümüze kadar gelen, hikâyelerin, masalların efsane ve mitlerin kısacası tarihin, güncel hayatın ve bilimin yazılı kanıtıdır. Günümüzde dahi bilgileri kaydetmenin en güvenilir yollarından biridir. Kitaplar doğru bilgiye yerinde ve kaynağında ulaşılmasını sağlar. Fakat gelişmişliğin getirdiği sabırsızlık ve bilgiye kolay ulaşma isteği kitapların büyüsünün fark edilmesini engeller. Çünkü teknoloji çağının getirdiği bilgi kirliliği kitapları gölgede bırakır. Halbuki internettin kaynağı da kitaplardır.

Eğer kitaplar olamasaydı Dünya şu anki gelişimini gösteremezdi, tarih, yaşanmışlık ve deneyimlerden ders alınmaz ve bilgi paylaşımı yapılmazdı. Sözel, maddesel ya da görsel kaynaklar kitaplar kadar etkili olmamıştır. Kısacası kitaplar olamasaydı geçmişten günümüze gelişmemiş sabit düşünceli, hayal dünyası olmayan insan toplulukları olarak kalınırdı. Ve insanlık hafızası belirli bir süre sonra yok olurdu. İnsanlık, teknoloji, bilim, eğitim ve görüşler farlılıklar göstermez, insan fikirleri bu kadar gelişemezdi. Sahip olduğumuz bilgilerin %60’nı okuyarak elde ediyoruz. Bu zamana kadar hiç bir şekilde insanların okuyamadığını düşünsenize.. Monoton, tekdüze, sorgulamayan, merak etmeyen, düşlemeyen insanlar… Her şey, her an, herkes anlamsız olacaktı.

Ve insanlık bir gün bilgisizliğin getirdiği kaostan tükenebilirdi. Sadece temel ihtiyaçları için yaşayan, insan toplulukları haline gelirdi. İnsanın özünü oluşturan, karakterini geliştiren, ahlak ve kültürle bunu harmanlayan, en kapsamlı öğelerdir kitaplar.

Kitap okumanın kazandırdıkları

 Kitap okumak insan ruhuna iyi gelen ilaçtır. Herkesin bildiği gibi stresi azaltır, zihni açar ve hantallıktan kurtarır. Hayatı sevdirir, düşünceleri olgunlaştırır yanı sıra düşünceyi besleyen, geliştiren ve çabuklaştıran kaynaklardan biridir. Aynı zamanda güzel görmemizi sağlar, bakış açımızı ufkumuzu geliştirir. Neyi istediğimizi veya neyi istemediğimizi daha iyi bilmemizi sağlar.

Bilgi darağacımızı, kelime hazinemizi zenginleştirir, anlama gücümüzü ve konuşma yeteneğimizi kuvvetlendirir. Kelime darağacının geniş olması derin düşünebilmeyi temin eder, çünkü insan kelimelerle düşünür. Ne kadar kelime bilirsek o kadar düşünebilme yeteneğine sahip olursunuz. Dolayısıyla insan zekası ne kadar kelime bilmesiyle ölçülebilir. Hayatımızda en güçlü silah kelimelerdir.

ABD’ de Emory Üniversitesi’nde gerçekleştirilen yeni bir araştırmaya göre iyi bir kitap okuyucunun beyninin daha fazla çalışmasına ve kas hafızasına benzer şekilde devam eden nörolojik değişikliklere neden olduğu keşfedilmiştir.

Özgüven kaynağıdır, diksiyon geliştirir. Hem toplum hem bireysel ilişkilerimizin kalitesini arttırır, çünkü kitap okuma kendimizi doğru, iyi bir şekilde ifade edebilmemizi ve etkileyici bir hitap diline sahip olmamızı sağlar. Bu yüzden çok kitap okuyan insanlar karşısındaki kişi ile konuşurken kolaylıkla etki uyandırabildiklerini söylemek mümkündür. Hayal gücünüzü geliştirir, zihninizi süslemeye, karar vermeye, yeteneklerimizi keşfetmeye yardım eder. Farklı fikirler oluşturarak ufkumuzu genişletir. Ayrıca her duruma uygun düşence alıntılarına sahip olursunuz. Bu sayede doğru ve hızlı karar verebilmenizi sağlar. Hayatta vereceğiniz kararlar noktasında önemli adımlar atabiliriz. Ohio Devlet Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırma, kitap okuyan kişilerin farkındalık seviyelerinin yükseldiğini, böylece karşılaştıkları zorlukları daha iyi atlatabildiklerini gösteriyor.

The Creativity Research Journal’ın yayınladığı bir çalışmaya göre, kitap okuyan insanların daha açık fikirli ve daha girişimci olduğunu gösteriyor. Bizi açık fikirli birisi yapar. Empati( duygudaşlık) yeteneğini geliştirir. Aynı zamanda insana ayrı bir güç verir. Sağlam bir iradeye sahip olmamıza yardımcı olur. Öz disiplinli ve daha güçlü hale getirir. Bilindiği gibi yazarların çoğu çok kitap okuyan insanların arasından çıkıyor. Bu da demek oluyor ki okumak yazı yazma becerisini de geliştiriyor. Kitaplar Farklı kültürleri tanıma fırsatını verirler. Bu sayede gidemediğimiz ülkeleri, farklı coğrafik yerleri ve insanları kitapların sayesinde okuyarak keşfedebiliriz.

Aslında Kitap okumak uzun bir yolculuk yapmaya benzer. Atalarımızın da dediği öğrenmek beşikle başlar, mezarla biter. Kararlılık ve sabır ister. Dünya bu kadar büyük kalabalık ve karmaşık bir yer iken duygularımızı, hissettiklerimizi, yaşadıklarımızı paylaşacak birilerini bulmak herkes için mümkün değildir. O yüzden de yazılarda, kitaplarda insanlar kendilerinden bir parça ararlar. En iyi dostların kitaplar olduğunu düşünüyorum. Çünkü kitaplar bizim gizli kalmış, ulaşılamadığımız kişilikleri, davranışları, hayalleri, gidemediğimiz yerleri ve hikâyeleri barındırırlar.

Bir insan neden bu kadar kitap okumayı sever diye soracak olursanız size şöyle cevap verebilirim; kendi iç dünyasına doğru bir arayışa çıkmıştır. Aslında okumanın kendisi bir arayıştır .Hakikati, doğruyu, güzeli arayan bir arayış. Her arayış da kendi içinde heyecanını barındırır. Aradığınızı bulursunuz da ikinci, üçüncü arayışlara merak başlar. Diyelim ki romanı okuyorsunuz, okuduğunuz romandaki sevdiğiniz bir karakter var. Siz okuduğunuz zaman o karakterin yerine kendinizi istemsiz bir şekilde koyarak , sanki o kişiymiş siniz gibi okursunuz.

Hiç dikkat ettiniz mi? Kitap okurken sizi anlatan cümleyi arıyorsunuz? Peki ya neden kitapta hoşunuza giden cümlelerin altını çizme gereği duyuyorsunuz? Aslında o sizin altını çizmek istediğiniz kelimeler, sözcükler, cümleler sizin kişiliğinizi, düşüncelerinizi, fikirlerinizi ve bakış açınızı yansıtır. O yüzden de yazılarda, kitaplarda insanlar kendilerinden bir parça ararlar.

Hayatla o kadar haşır-neşir oluyoruz ki bazen, kendimizi dinlemeye zamanımız olmuyor. Çoğu kişi kitap okumak zaman kaybı olarak görüyor. Oysa kendinize zaman ayırırsan, yalnızlığı sevmeye başlayacaksın. Evet aslında tek başına vakit geçiren insan asosyal bir insanlar değillerdir. Çünkü tek başına kaldığı zamanda da kendisi ile vakit geçirmeyi bilir ve bu durumdan sıkılmaz, mutlu olmayı başarır.

Eğer kitapları sadece hayal dünyanızda yasamazsanız hayata dair çok ciddi tecrübeler kazandırır. Hangi üniversiteden mezun olursanız olun, eğer kendinizi geliştirmemiş bir bireyseniz iş hayatınızda da ,özel hayatınızda da başarılı olmanız biraz zordur. Çünkü insanlar artık sizin hangi üniversiteden mezun olduğunuza bakmakla beraber, kendi hayatınız için neler yaptığınıza, kendinizi ne kadar geliştirdiğinize bakmaktadırlar. En iyi gelişim kaynağı da tabi ki kitaplardır.

Kendinizi geliştirmek için yapacağınız şeylerden biri de sizin hayatta yapmak istediğiniz şeyleri yapmış olan ya da hala yapmakta olan insanlarla tanışmanız, konuşmanız ve onların deneyimlerinden faydalanmanızdır. Düşünsenize sizin istediğiniz bir şey var ve o adam veya kadın bunu önceden yapmış, başarmış ve ortaya koymuş. Onların hangi zorluklarla karşılaştığını öğrenmek, zorluklar karşısında neler yaptığını, verdiği mücadeleleri öğrenmek bize çok şey katacaktır. Belki o insanlarla tanışma imkânınız olmayabilir, Çünkü hala kitaplar var. Örneğin biyografi kitaplarını okuyabiliriz. En azından idolünüzdeki insanların hayatını okuyarak, düşünerek, hayal ederek onlarla iletişime geçebilirsiniz.

Bu noktada Dünya klasiklerinden ve biyografi kitaplarından yararlanabilirsiniz. Maksim Gorkiy ”Çocukluğum” , Christy Brown ” Sol Ayağım”, Dostoyevski’ nin ”Suç ve Ceza” , ”Karamazov Kardeşleri” Tolstoy’un ”İnsan Ne İle Yaşar”, ”Savaş Ve Barış” Frans Kafka ”Dönüşüm”, Victor Hugo ”Sefiller” ve bunun gibi birçok kitaplar vardır.

Kitaplar zaman makinesi gibidir . Bu dönemin yazarlarının gözünden dünyaya bakmayı bir düşünsenize.. . İnsanlara dair o kadar çok şeyi fark etmişler ki. O yazarlar zamanının en iyi beyinleri, en iyi düşünürleri, aynı zamanda çok iyi gözlemcileridir.

Yazarlardan alıntılar ve araştırmalar

Günümüzün bilinen psikolog, yazar Beyhan Budak bir konuşmasında kitap okumanın kazandırdıklarını şöyle ifade ediyor; ” Roman okuyarak belli ki kendi içinizden ” Zaman mı kaybediyorum?” diye düşünüyor olabilirsiniz. Bir insan Dünya klasiklerini okurken zaman kaybetmek biryana hayata dair inanılmaz tecrübeler elde etmiş oluyor. Ancak bunu o an fark edemiyorsunuz, bilinç dışına doğru bir şekilde subliminal( bilinçaltı mesajı ) olarak öğreniyorsunuz. Bazen demişsinizdir . Ya ben bunu nasıl anladım? Halbuki zamanında siz o roman içindeki ilişkileri çözmüşsünüz. Bu yüzden Dünya klasiklerini, asla es geçmeden okumalısınız eğer kendinizi geliştirmek istiyorsanız. Bir diğeri ise muhakeme becerisidir.

İlginç bir şekilde roman okuyan insanların bu becerisi daha gelişmiş oluyor. Peki ya nedir muhakeme becerisi? Muhakeme akıl yürütme, yani hayattaki olayları, durumları sorgulama demektir. Kitap okuyan roman okuyan biriyseniz eğer bu yetkiye de kazanmış olabilirsiniz.

Diğer faydalarından biri ise zihni zinde tutuyor olmasıdır. Daimi olarak roman okuduğunuz zaman zihniniz yarım kalan şeyleri tamamlamaya çalışır. Diyelim ki bir kitap okuyorsunuz ama daha bitirmediniz. Okuduğunuz kitabın sonuna doğru ne olacağı hakkında bir sürü düşüncelerin, fikirlerin oluşması bu yüzdendir.”

Araştırmalara göre beyin yarım kalan şeyleri sevmediği ve bunu sürekli tamamlamaya çalıştığı ortaya koyulmuştur. Bu da ister istemez beynimizin çalışmasını sağlar ve bu durumdan dolayı zihniniz her daim dinç ve taze kalır.

Dünyanın üçüncü zengin adamı Warren Buffer ‘ın günde 4-5 saat kitap okuduğunu biliyor muydunuz? Hatta daha fazlası bile olabilir. Yatırımcı olduğu için günlük gazeteleri, şirketlerin kurumsal raporlarını, faaliyetlerini takip ediyor ve düzenli bir şekilde okuyor. Ona böyle bir çılgın dünyada olayları, gündemi nasıl takip ettiğini sorduklarında şöyle bir cevap veriyor; ”

Okuyorum, ve okuyorum ve okuyorum . Özellikle de biyografi kitaplarını okumayı seviyorum” diyor. Peki bu kadar bilgiyi nasıl işletebiliyorsunuz diye sorduklarında ise: ”Bu kadar çok okuduktan sonra kafamda filtreler oluşmaya başlıyor. Birisi benimle bir yatırım fırsatı için görüştüğünde ya da bir şeyi okumaya başladığımda bu filtreler sayesinde 2-3 dakika içerisinde karar verebiliyorum” diye cevap veriyor. Bu insanların çok okuması onların fazla bilgili olmasını sağlamıyor artık, çünkü Şuan ki zamanda bilgiye ulaşmak zaten kolay. Çok okumak onların bilgi işlem gücünü arttırıyor. Karar verme süreçlerini hızlandırarak doğru ve hızlı kararları verebilmelerini sağlıyor.

Günde en az 3 saat kitap okuma yapan bir başka zengin Mark Cuban diyor ki: ”Okuduğum her şey herkesin açıktan ulaşabileceği bilgiler. İsteyen herkes bu kitaplara ve bu dergilere açıktan ulaşabilir. Anlaşılan çoğu insan bunlara erişmek istemiyor.”

Günümüzün en iyi kişisel gelişimcilerden Barış Özcan da sesli kitap okuma konusunda söyle diyor ;” Kitap okuyamıyorum, ders çalışamıyorum, konsantre olamıyorum, ders çalışıp kitap okusam da okuduğum hiç bir şeyi hatırlayamıyorum dediğiniz olmuştur .Oysa ki bunlar hepimizin ihtiyaç duyduğu şeylerdir. Bizim bir yetenek kazanmanız, hayal gücümüzü canlandıracak, vicdanınızı ve inanç sisteminizi geliştirecek bir yeteneğe ihtiyacımız var. Sesli kitap okumak çok bilinen şey olsa da günümüzde pek önemsenmiyor ya da okumayı yavaşlattığı için pek sevilmiyor . Nedense herkesin hedefinde hızlı okumak var.

Sesli kitap okurken amacımız yazılanların içine dalmak, onu yaşamak, onu özümsemektir. Böyle okurken biraz durup ona sorular sormak, onunla konuşmak mesela. Artık hepimizin bildiği üzere kitap okumak zihnimizi geliştiriyor, daha çok fikir sahibi olmanızı sağlıyor. Bundan dolayı kimi zamanlarda düşünce yoğunluğundan dolayı itiraf edin ki sizin de kendi kendine konuştuğunuz zamanlar olmuştur. Kendi kendinize konuşmakta faydalıdır, tıpkı sesli okumak gibi öğrenmeyi kolaylaştırır, hafızayı güçlendirir. Zamanla kelimeleriniz değişir, insanlarla hatta kendinizle bile konuşurken kelimelerinizi özenle seçmeye

başlarsınız. Araştırmalara göre güzel kelimeler frontal korteksin iyi çalışmasını sağlıyor. Frontal korteks, beynimizin bilinçli düşünmekten sorumlu olan bölgesidir. Kelimeler güçlüdür.

ilham verir, yok eder, çünkü kelimeler ve fikirler dünyayı değiştirir. ”

Mevlana ‘nın da dediği gibi

”Sesini değil,

Kelimelerini yükselt.

Yağmurdur çiçekleri açan,

Gök gürültüsü değil.”

Toplu taşıma araçlarında, kütüphanelerde sosyal alanlarda kısacası hayatın her anında insan kitap okumalıdır..

Okuyun, sesli düşünün ki bu dünyada kendi sesinizi bulasınız. Eğer kendi sesinizi bulamazsanız ne olur biliyor musunuz ? Hayallerinizi başkaları yaşar, kararlarınız, hayatınız üzerinde söz sahibi olamazsınız.ve başkalarının hayallerini yaşarız. Kendiniz olmanız için, hayal gücünüzü canlandıracak, inanç sisteminizi geliştirecek şekilde okumayı öğrenmelisiniz.

Fakat unutulmamalıdır ki kitaplarda bilgiye ulaşmak kadar bilginin doğruluğunu da sorgulamak gerekir.

Hepimizin bu yeteneklere ihtiyacı var.

Aklımızı savunmak için, korumak için..

Gunça Açılova, Kırşehir Ahı Evran üniversitesi öğrencisi

Ýene-de okaň

“Ata Watan Eserleri” bäsleşigi üçin minnetdarlyk

Ata Watan Eserleri

“Atavatan Türkmenistan” halkara žurnalyna minnetdarlygymyzy bildirýäris

Ýeňijilere baýraklary gowşurylýar

Ata Watan Eserleri

“Ata Watan Eserleri”: ÝEŇIJILER BELLI BOLDY

“Ata Watan Eserleri” bäsleşigi: ýeňijiler ertir belli bolar

“Ata Watan Eserleri”: 53 eser bäsleşýär

Ata Watan Eserleri