Güzel kumsallar, zeytinliklerle çevrili antik kentler ve zeytinyağı harikasını onurlandıran eşsiz bir mutfak… Türkiye’nin mutluluk kıyısı Turkaegean, sunduğu çok çeşitli turizm hizmetleri yelken olanakları ve mavi yolculuk rotaları, yerelden ilham alan köklü mutfağı ve muhteşem coğrafyasıyla her ziyaretçiye farklı seçenekler sunan bir tatil cenneti. Antik tarihin en kudretli imparatorları, bu eski Ege ticaret yolları boyunca şehirler kurmuşlar ve çağların en önemli tarihsel değişimleri de yine bu topraklarda meydana gelmiştir. Gelin, bu güzel bölgenin gizemli geçmişini birlikte keşfedelim…
Troya’da Bir Hikâyeye Ortak Olmak
Çanakkale’nin Tevfikiye Köyü’nde bulunan ve dünyanın en önemli antik kentlerinden olan Troya Antik Kenti, Turkaegean’ın mutlaka görülmesi gereken durakları arasında. 1998 yılından beri UNESCO Dünya Kültürel Miras Listesi’nde yer alan Troya Antik Kenti, 9 katmanı ve aralıksız 3 bin yıllık geçmişiyle tarihin akışına tanıklık etmiş, en özel bölgeler arasında. Bu antik alan, Türkiye’den başlayan ve Avrupa Konseyi tescilli ilk ve tek kültür rotası olan Aeneas Rotası’nın da ilk durağı niteliğinde. Aynı zamanda Avrupa’nın en prestijli müzecilik ödüllerinin sahibi olan ve bölgedeki kazılardan çıkarılan eser ve buluntuları sergileyen Troya Müzesi’yle de oldukça etkileyici. Kuzey Ege’nin keşfedilmeyi bekleyen bir diğer hazinesi ise şirin bir Ege Köyü olan Behramkale’de yer alan ve yüzünü denize dönen, teraslarla inilen bir tepede bulunan Assos Antik Kenti. Antik kentin en yüksek noktasındaki Athena Tapınağı ile ziyaretçilerini yüzyıllardır etkilemeyi sürdüren bu antik kent, agora, gymnasium ve tiyatro da dahil, diğer kalıntılarıyla da keşfedilmeyi bekliyor. Denizle çevrili dik bir tepedeki antik alan, aynı zamanda bir zamanlar döneminin ünlü kişilerine de ev sahipliği yapmış. Burası Aristotales’in meşhur felsefe okulunu kurduğu ve sonrasında Büyük İskender’e ders vermek için Makedonya sarayına gitmek üzere ayrıldığı kent kimliğiyle de yüzyıllardır konuklarını etkilemeyi sürdürüyor.
İzmir’in Hazineleri
Şüphesiz, Turkaegean’da antik kentler denildiğinde akla ilk gelen yerleşim yeri, her yıl yerli, yabancı binlerce turisti ağırlayan Efes Antik Kenti. 2015 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan ve çağının en büyük liman kentlerinden biri olan Efes, en görkemli yıllarını Helenistik ve Roma dönemlerinde yaşamış. Celsus Kütüphanesi, 30.000 seyirci kapasitesi ile Türkiye’nin en büyüğü olan antik tiyatro, Mazaeus ve Mithridates Kapısı, Hadrian Tapınağı, antik dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı ve bize zengin Romalı ailelerin nasıl yaşadığını gösteren “teras evler” Efes’te görebileceğiniz yerler arasında. Efes’e gelmişken bu bölgede bulunan Meryem Ana Evi, Aziz John Türbesi ve Yedi Uyurlar Mağarası’nı da ziyaret edebilirsiniz. İzmir’in UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan diğer antik kenti ise Bergama. Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir merkez olan Bergama, Vahiy Kitabı’ndaki yedi büyük kiliseden bir diğeri. Athena Tapınağı, Trajaneum ve Bergama Kütüphanesi ise günümüze kadar gelebilen Bergama yapıları arasında. Yukarı Akropolis’ten modern Bergama şehrine yürüyerek yamaçta bulunan tüm şehrin manzarasını görmek mümkün. Bergama’nın kenarında yer alan ve bugün “Kırmızı Bazilika” olarak anılan Serapis Tapınağı da burada görülmesi gereken eserler arasında.
Ege kıyılarındaki görkemli antik kentler dışında bölgenin içlerine doğru uzandığınızda da pek çok antik yerleşim yeriyle karşılaşabilirsiniz. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan, iç Ege kentlerinden Kütahya’daki Aizanoi Antik Kenti ile Denizli’deki Sardeis Antik Kenti bu kentler arasında. Yine Denizli’deki bir başka görkemli abide de Pamukkale Travertenleri’yle beraber 1988 yılında hem kültürel hem doğal miras olarak UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan Hierapolis Antik Kenti. Aydın’a doğru ilerlediğinde ise UNESCO Listesi’ndeki Afrodisias’ı ve Burdur’da Sagalassos Antik Kenti’ni görebilirsiniz.
Ege ve Akdeniz sularının birleşme noktası olan Muğla ise Ege’nin bitip Akdeniz’in başladığı bir yerde bulunuyor. Bu güzel şehirde yüzlerce ören yeriyle 8 bin yıl öncesinin tarihine uzanmak mümkün. Çünkü Muğla hepsi birbirinden etkileyici Kaunos, Knidos ve Tlos da dahil, pek çok antik kente ev sahipliği yapıyor. Bu ünlü rotada UNESCO Miras Listesi’ne birlikte giren ve birbirine komşu olan iki antik kenti; Xanthos ile Letoon’u keşfedebilirsiniz. Likya’ya başkentlik yapan Xanthos’ta tüm antik çağlarda eşi benzeri olmayan Likya mezar anıtlarını görebilirsiniz. Yolunuz Muğla’nın sakin beldesi Datça’ya uzandığında ise Ege ve Akdeniz’in birleştiği noktada yer alan Knidos Antik Kenti’ni keşfedebilirsiniz. Antik Çağ’da önemli bir ticaret merkezi olmasının yanı sıra aynı zamanda da bir kültür ve sanat kenti de olan Knidos’ta görkemli tiyatrodan Ege ve Akdeniz’in muhteşem buluşmasını izleyebilir ve tarihin yazıldığı bu özel coğrafyada bulunmanın büyülü mutluluğunu yaşayabilirsiniz.