Günümüz insanı, gayesizliğinin – hedefsizliğinin kurbanı olmuştur. Haberleşme ve seyahat araçlarının hızla gelişmesi, insanlığa rahat ve konfor vaat ederken, insanın düşünme, geleceğe ait plan-proje üretme iradesini neredeyse elinden almıştır. Artık insanlık düşünmeyi başkalarına bırakmakta, kendilerine sunulan ile yetinmekte, daha kötüsü de kendisinin bir şey üretemeyeceği, üretenlerin daha üstün şekilde yaratıldığı yanılgısına kapılmaktadır.
Medya toplumu da diyebileceğimiz, kendi iradesini kendi elleriyle başkalarına veren insanımız kendisine, “sen özgürsün, özgür olduğun için böyle düşüneceksin” denilerek özgürlük perdesi altında sunulanı maalesef olduğu gibi irdelemeden kabul etmekte ve kendi hedefi olmadığından dolayı başkalarının hedefi haline gelmektedir. Ona artık, hedeften, başarmaktan bahsedersen, ya hedefsizliğiyle iradesinin üzerine yatmakta ve olduğu yerde kaldığından büyük işleri başaranların kendisi gibi insan olduğuna onu inandıramazsın. Yada hevesi hedef ile karıştırdığından etrafı yakıp yıkmakta, başarının başkalarını ezerek kazanılan bir şey olduğunu zannetmekte, gerçek başarıya ulaşamadığı zamanda talihini suçlamaktadır.
Anthony Robbins şöyle der, “Kişiler tembel değildir. Sadece, kendilerine esin kaynağı oluşturacak kadar, güçlü amaçları yoktur”. Şimdi biraz düşününüz! Hayatınızda hiçbir şeyi şiddetle istediğiniz oldu mu? Muhtemelen olmuştur. O anınızı hatırlayınız, gezerken, yatarken, otururken her zaman beyniniz o amacınız üzerine çalışmıştır. Çünkü beyine ne yapmak istediklerinizi söylerseniz, o sizin için her zaman çözüm arayışı içindedir. Hani derler ya, “Nereye gideceğini bilmeyen gemiye hiçbir rüzgar fayda vermez”. O yüzden amacınız ne olursa olsun, ama amacınız muhakkak olsun, yoksa birilerinin amacının aleti haline geldiğinizin farkına dahi varamazsınız. Şunu duyuyor gibiyim, “ Bu kriz ortamında neler yapabilirim ki, yarınım dahi garanti değil?” Evet haklısınız, ama şunu bilmemiz gerekir ki, gündüz yakılan mum fayda vermezken, karanlıkta yakılan mum etrafı aydınlatmaktadır. O yüzden sizde içinizdeki enerjiyle çevreyi aydınlatmak için tam şu anı fırsat bilin. Yarın çok geç olabilir. Ayrıca şunu belirtelim ki, eğer biri size şunları yaparsan şu başarıyı yakalarsın diye kesin garanti verirse tüm enerjinizi o hedef için harcamaz mısınız? Kimse size engel olmak için özel çaba sarf etmiyor. Hedefiniz belli ise, emin olun, dünya çekilir size yol verir. Hemen şimdi, elinize kağıt kalem alarak veya bilgisayarınızın başında hedeflerinizi önemine göre yazmaya ne dersiniz!
Realiteleri de dikkate alarak hazırladığınız hedefiniz varsa, ve bunu başarabileceğinize gerçekten inanıyorsanız, bu büyük hedef sonucunda artık sizin çalışma azminiz artacaktır, çünkü artık boşa harcayacak zamanınız yoktur, zamanınızı en iyi şekilde değerlendirir, daha büyük eserler ortaya koyar, yükseklere tırmanırsınız. Başardıkça başarabileceğinize inanacaksınız ve başaran insanların tek farkının hedef sahibi olmalarından kaynaklandığını fark edeceksiniz.
Nereye gideceğini bilmeyen ve heveslerinin pençesinde boğulan çok sayıda insan vardır. Hepsinin de ortak özelliği hedef sahibi olmamak, aksine binlerce mazerete sığınmalarıdır. Eğer siz nereye gideceğinizi biliyorsanız, hazırlıklarınızı ona göre yaparsınız ve amacınız için neye katlanılması gerekiyorsa ona katlanırsınız.
Artık sizin dilinizde başkalarını suçlayıcı cümleler yer almayacak, engelleri tek -tek aşacaksınız, kendi kurtuluşunuzu başkalarını yıkma üzerine bina etmeyecek, kendinize ve topluma karşı yararlı iş yaptığınızdan hem toplum tarafından sevileceksiniz hem de insanlığa hizmet etmenin zevkini kalbinizin derinliğinde hissedeceksiniz. Artık sizi kimse hedefinizden vazgeçiremeyecektir. Çünkü siz, gerçek hedefi ve başarıyı tatmaya başladınız. Belki hata yapacaksınız, yaptığınız hatadan dolayı tüm yaptıklarınızı görmezden gelecekler, sizi suçlayacaklar, belki bazen yalnız kalacaksınız, ama bunlar sizi hedefinizden alıkoymayacaktır. ZİRA, ARTIK SİZ NE İSTEDİÄžİNİZİ BİLİYORSUNUZ!
Bu yazı Dokuz Eylül üniversitesi Hukuk Fakültesi Bülteninde (Sayı 1, Yıl Mayıs 2002) yayınlanmıştır. Yazar Dr. Döwran Orazgylyjov, o dönemde 4. Sınıf öğrencisiydi ve Bültenin Yayın Danışmanıydı.