Geçmişin hazineleriyle dolu bir coğrafya olan Anadolu, dünyanın en eski ve en kadim uygarlıklarına, tarihteki birçok ilklere ev sahipliği yapıyor. Bugün Türkiye’de nereye giderseniz gidin bu topraklar tarihi hazineleriyle büyüleniyor ve ziyaretçilerine farklı bir deneyim sunuyor. Kültürel mirasın korunması ve müzeciliğin dünya çapında yaygınlaştırılması amacıyla her yıl 18-24 Mayıs tarihleri arasında kutlanan Müze Haftası ise UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne kayıtlı miraslarından arkeoloji müzelerine kadar zengin bir çeşitliliğe sahip olan Türkiye’yi, bu yönleriyle keşfetmek için çok daha anlamlı ve doğru bir zaman.
Türkiye’nin Yaşayan Kültür Hazineleri
Türkiye’nin en dikkat çekici müzeleri denildiğinde kuşkusuz akla önce İstanbul geliyor. Farklı alanlara odaklanan müzeleriyle ülkenin kültür başkenti konumundaki İstanbul’da hemen her ilgi alanına yönelik bir müze bulmak mümkün. Ancak şehirde geçireceğiniz vakit kısıtlıysa elbette ki ilk durağınız İstanbul Arkeoloji Müzeleri olmalı. Yalnızca içindeki hazinelerle değil, kendisi de bir sanat eseri olan binasıyla da konuklarını büyüleyen bu geniş kompleks, görülmeye değer Antik Çağ heykellerinin ve benzersiz sanat eserleri olan Sidon lahitlerinin yanında; dünyanın bilinen en eski aşk şiiri, tarihin bilinen en eski yazılı barış anlaşması ve bilinen en eski hukuk koleksiyonu gibi pek çok ilki de ziyaretçileriyle buluşturuyor. İstanbul’da müze keşiflerinden oluşan bir sanat turu yapmak isterseniz rotanızda İstanbul Modern’den İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’ne; Pera Müzesi’nden Sakıp Sabancı Müzesi’ne uzanan zengin seçeneklerin sizi beklediğini de belirtmeliyiz.Anadolu’ya uzandığınızda ise bulunduğu bölgenin kültürel evrimine ışık tutan, yer yer bir toplumsal projeye dönüşen müzelerle karşılaşmanız mümkün. Öyle ki Anadolu’da küçük bir köyde bile “Avrupa Konseyi Müze Ödülü”nü alan, son derece özel müzelerle karşılaşabilirsiniz. Ancak ülkenin daha büyük şehirlerinde, antik çağların kudretli krallarının, kadim medeniyetlerin ve efsaneleri günümüz anlatılarını şekillendiren hikayelerin izlerine denk gelebilirsiniz. Örneğin Türkiye’nin kuzey batısındaki Çanakkale’de bulunan, Troya Müzesi’nde, Homeros’un İlyada Destanı’yla hikayesi bize ulaşan efsanevi Troya Savaşı’nın ve köklü bir insanlık mirasının izini sürmek mümkün. 2020 Avrupa Yılın Müzesi ve 2020/2021 Avrupa Müze Akademisi Özel ödüllerinin sahibi olan bu etkileyici müzede, Troas Bölgesi’nde iz bırakan Troya ve kültürlerinin yaşamı ve arkeolojik tarihi, kazılardan çıkan eserler aracılığıyla anlatılıyor.
Anadolu’nun Açık Hava Müzesi Niteliğindeki Şehirleri
Türkiye’nin birbirinden etkileyici antik kentleri ve müzeleriyle çevrili Ege Bölgesi’nde bir yolculuk ise medeniyet tarihinde bir yolculuktan farksız. Hangi yana dönseniz antik bir medeniyetin izini sürebileceğiniz bu topraklar, İzmir Arkeoloji Müzesi’nden Bergama Müzesi’ne, Afrodisias Müzesi’nden Bodrum Kalesi’ndeki Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’ne uzanan bir zenginliğe sahip. Rotanızı Turkish Riviera’nın kalbine, Antalya’ya çevirdiğinizde ise hem dev bir açık hava müzesine benzeyen bir şehirle hem de Antalya Bölgesi’nin sınırları içerisinde yer alan üç antik kültür bölgesi olan Likya, Pamfilya ve Pisidya’ya adanan bir sanat mabedi olan, Antalya Arkeoloji Müzesi’yle karşılaşabilirsiniz. Koleksiyonundaki eserlerin büyük bölümü bölgede yapılan kazılardan elde edilen bu müze, özellikle Perge’de bulunan Roma Dönemi eserleriyle ve müze kurtarma kazılarından ortaya çıkan ilginç ve eşsiz buluntularıyla dünyanın en önemli müzeleri arasında sayılıyor. Müzenin “Avrupa Konseyi Yılın Müzesi” unvanına sahip olduğunu da hatırlatmak isteriz.Rotanızı ülkenin kalbine yani başkent Ankara’ya çevirdiğinizde ise kendine özgü koleksiyonları ile dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan; 1997 yılında “Avrupa’da Yılın Müzesi” seçilen Anadolu Medeniyetleri Müzesi ile karşılaşabilirsiniz. Dünyanın seçkinlerinden olan bu müze, Paleolitik Çağ, Kalkolitik Çağ, İlk Tunç Çağı, Asur Ticaret Kolonileri Dönemi, Erken Hitit ve Hitit İmparatorluk Dönemi, Frig Krallığı, Geç Hitit Krallığı, Urartu Krallığı ile Ankara Çağları ile Klasik dönemini kapsayan bölümleriyle antik Anadolu uygarlıklarına ışık tutuyor. Hititlerden Friglere pek çok köklü medeniyetin izini sürebileceğiniz Türkiye’nin İç Anadolu Bölgesi’nde, Eskişehir’den Konya’ya, Kapadokya, Nevşehir’den Çorum’a; farklı şehirlerde onlarca müzenin sizi beklediğini söylemeliyiz.Ülkenin güneydoğusunda ise Gaziantep’te Zeugma Mozaik Müzesi’nin ve Göbeklitepe ve Karahantepe ile yeryüzünün önemli insanlık miraslarına ev sahipliği yapan Şanlıurfa’da Arkeoloji Müzesi’nin mutlaka görülmesi gerektiğini de belirtmeliyiz.
Türkiye Arkeolojisinin Altın Çağı
Müzeleri ve antik kentleriyle birer hazine niteliğinde olan Anadolu’nun kültürel miraslarının 21 tanesi UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne kayıtlı durumda. Adıyaman Nemrut Dağı, Ankara’daki Gordion Antik Kenti, Nevşehir, Kapadokya’daki Göreme Milli Parkı ve Çorum’daki Hattuşa dahil, pek çok miras alanı, ülkenin dört bir yanına dağılmış vaziyette. Sivas Divriği Ulu Camii’den Edirne Selimiye Külliyesi ve Diyarbakır Kalesi-Hevsel Bahçeleri’ne uzanan birçok yapı ve alan, UNESCO kriterleri kapsamında titizlikle korunurken, Anadolu topraklarının kat kat derinliklerinde muhafaza edilen eserler de yoğun arkeolojik faaliyetlerle gün yüzüne çıkarılıyor.Kültürel mirasın sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla tarihi alanlarda gerçekleştirdiği arkeolojik kazı ve restorasyon projeleriyle dikkat çeken Türkiye, 2024 yılını “Arkeolojinin Altın Çağı” olarak duyurdu. Türkiye’deki arkeolojik kazı ve çalışma sayısının bu yıl sonunda 750’ye; 2026’ya kadar ise 800’e ulaşması bekleniyor. Üstelik bu yaz sezonu itibariyle Ege ve Akdeniz sahilleri boyunca Troya, Efes, Olympos, Phaselis, Syedre, Perge, Aspendos’un da içinde olduğu önemli antik kentler, gece müzeciliği kapsamında gün batımından sonra da ziyaret edilebilecek.