Türkiye’nin mutluluk kıyısı Turkaegean, ziyaretçilerini sadece insana huzur veren güzel doğası ve atmosferiyle değil; enfes zeytinyağı, kadim şarapçılık geleneği ve taptaze sebzelerinin oluşturduğu ünlü mutfak kültürüyle de kendine hayran bırakıyor. Turkaegean’ın bereketli topraklarından toplanan ve bölgeye özgü otlarla yapılan benzersiz tarifler ise bu mutfağın en sevilen lezzetlerini oluşturuyor. Ege’nin bu leziz otları, aynı zamanda zengin vitamin ve mineralleriyle de benzersiz bir şifa kaynağı olarak dikkat çekiyor. İşte tam da bu özelliklerinden olsa gerek, dünyada belki de otlar adına düzenlenen tek festival yine bu topraklarda kutlanıyor. Adına festivaller de düzenlenen ve Ege sofralarının baş tacı bu ot yemeklerini deneyimleyip şifa bulacağınız TurkAegean yolculuğunu ertelemeyin!
Doğadan Sofraya Uzanan, Şifalı Otlar
Kuzu kulağı, cibes otu, şevketi bostan, deniz börülcesi, arapsaçı ve turp otu, kabak çiçeği, radika, ısırgan otu ve ebegümeci. Birçoğu değişik isimleriyle de dikkat çeken bu otlar; Ege kıyılarının en çok tüketilen otları arasında yer alıyor.
o Tıpkı bir kuzunun kulağına benzediği için adına kuzu kulağı denen bu ot, ekşimtırak tadıyla dikkat çekiyor. Genellikle salatalarda kullanılan bu şifa kaynağı ot, zeytinyağı ile pişirilebildiği gibi çorba ve börek içi olarak da hazırlanabiliyor. Tam bir vitamin deposu olan kuzu kulağının, vücudu güçlendirerek birçok rahatsızlığa şifa olduğuna inanılıyor.
o Bölgenin en sevilen otlarından cibes ise lahana ve karnabaharın kesilip toplanma işleminden sonra toprakta kalan köklerinden yeniden büyüyor. Genellikle haşlanıp zeytinyağı ve limon eşliğinde servis edilen cibes, özellikle balık sofralarının vazgeçilmezi. Yoğun C vitamini içeren cibes otu, sindirimi kolaylaştırma özelliğiyle biliniyor.
o Gövdesi beyaz etli bir yapıda ve yapraklı da dikenli olan şevket-i bostan, vitamin ve mineral açısından oldukça zengin. Tercihe göre zeytinyağıyla da pişirilebilen bu ot, genellikle kuzu etiyle ve özel bir terbiyeyle hazırlanıyor. İlginç ismiyle dikkat çeken otun adının ise Arapça’da ‘diken’ anlamına gelen şevket kelimesinden türediği söyleniyor. Şevketi bostanın anlamı; bostanın dikeni ya da bahçenin dikeni olarak ifade ediliyor.
o Ege Denizi’nde bolca yetişen deniz börülcesi ise ağızda tuzlu ve ekşi bir tat bırakıyor. Önceleri deniz suyu altında yetiştiği için bu adı almış olan deniz börülcesi, Ege sofralarındaki yerini salata olarak yer alıyor. Kaynar suda haşlandıktan hemen sonra buzlu suyun içine atılan ot, bu yöntemle hem çok iyi pişmiş hem de diri kalmış oluyor. Sofralara gelirken ise deniz börülcesine zeytinyağı, sarımsak ve limon eşlik ediyor.
o Sık ve rastaya benzeyen görüntüsü nedeniyle adına arapsaçı dendiği düşünülen bu ot, anasona benzeyen güçlü bir kokuya sahip. Romalılar tarafından da çok kullandığı bilinen arapsaçı, kuzu etiyle pişirildiği gibi karışık ot kavurmalarının da vazgeçilmezi durumunda. Limon ve zeytinyağıyla salata olarak tüketilen arapsaçı; yumurtayla birlikte pişirilerek de yenebiliyor. Öksürük kesici özelliğiyle bilinen arapsaçının yaprakları kurutularak çay olarak da içilebiliyor.
o Kabak çiçeği dolması, Ege’de yiyebileceğiniz en ilginç yemeklerden biri. Yemeğe adını da veren kabak çiçekleri, tam olarak açık olduğu ve ısıdan yıpranmadığı zaman olan sabah saatlerinde hızlıca toplanıyor. Temizlendikten sonra da doldurulan iç malzeme ile sofralarda yerini dolma olarak alıyor. Turuncu-sarı renkleriyle dikkat çeken kabak çiçekleri A, C ve B vitaminlerini bolca barındırıyor.
o Rakı-balık sofralarının vazgeçilmezi olan radika (hindiba), tırtıklı yapraklarıyla dikkat çekiyor. Antik dönemlerden beri şifacıların her derde deva olarak faydalandığı radika, yüksek oranda A ve C vitamini, demir, kalsiyum ve potasyum içeriyor. Geleneksel olarak salata olarak tüketilen bu otun yaprakları önce haşlanıyor sonra da zeytinyağı, limon ve sarımsakla harmanlanıyor. Haşlanan radikalar aynı zamanda yoğurtla da karıştırılıp servis edilebiliyor; taze veya kurutulmuş yaprak ile köklerinden ise bitki çayı hazırlanabiliyor.
o Isırgan otu, sayısız şifasıyla Ege’nin sık tüketilen otlarından. Bu ot elinize değdiğinde ciltte tahriş, kaşınma ve yanma hissine sebep olduğu için ‘ısırgan’ olarak adlandırılmış. Roma askerlerinin otu, bu özelliğinden dolayı vücutlarına sürdüğü ve soğuk hava koşullarından daha az etkilenmeyi başardıkları da biliniyor. Isırgan otu, böreklerde ve çorbalarda sıklıkla tercih ediliyor.
o Ege Bölgesi’nde doğal olarak yetişen ebegümeci ise tam bir bahar otu. Antik Yunan ve Roma dönemlerinden bu yana tüketimi devam eden bu faydalı bitki, kavrularak yeniyor. İçinde bolca C vitamini barındıran ve antioksidan bakımından oldukça zengin olan bu bitki, özellikle soğuk algınlığının giderilmesi için çayı demlenerek içiliyor.